18 Eylül 2010 Cumartesi

İnananların Sözü



İnananların Sözü Bir insan, Kur’an’ın tüm açıklamalarını öğrendikten ve bunların doğru olduğunu da kabul ettikten sonra Allah’ın hükümlerine uymakta direnirse, bu o kişinin samimiyetsizliğinin bir delilidir. Çünkü hala, yanlış olduğunu öğrendiği bir sistemde yaşamakta ısrar etmekte olan bir insanın samimiyetinden söz edilemez. Eğer bu tavrında ısrar ederse, kısa sürede tam bir inkarcı durumuna düşebilir. Ve inkarcılar, Kuran’ın bildirdiğine göre, akletme yeteneğini yitirmiş, körleşmiş ve sağırlaşmışlardır:

“Şimdi sen, kendi hevasını (bencil tutkularını) ilah edinen ve Allah’ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah’tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?” (Casiye Suresi, 23) 

Böyle bir yaşam ise, kuşkusuz sonsuz azapla sonuçlanacaktır. Birçok hayra vesile olan itaatin önemli bir mümin özelliği olduğu, bir başka ayette ise şöyle bildirilir:

“Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de. Tümü, Allah’a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı. "O’nun elçileri arasında hiçbirini ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sanadır" dediler.” (Bakara Suresi, 285) 

“İşittim ve iman ettim” diyen bir mümin, Allah’ın Kuran’da bildirdiği emir ve yasaklarına kalbinde hiç bir kuşku duymaksızın tam bir teslimiyet göstereceğine ve itaat edeceğine söz vermiş olur:

“Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve: İşittik ve itaat ettik dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir.” (Mâide Suresi, 7) 
Yüce Allah, emrettiği ibadetleri yapan müminlere rahmet edeceğini müjdeler. Her türlü eksiklikten münezzeh olan Yüce Allah, itaat edenlere merhamet edeceği müjdesini ise “Allah’a ve elçisine itaat edin, ki merhamet olunasınız.” (Al-i İmran Suresi, 132) ayetiyle haber verir.

Kişi, “Allah’a verilen söz ise, ağır bir sorumluluktur.” (Ahzab Suresi, 15) ayeti gereğince verdiği bu söze son derece titizlikle uyar. Samimi bir şekilde Allah’a yönelen kimse, artık Rabb’i yolunda  canıyla ve malıyla çaba gösterecektir.

Bir Albümde Sararmış Resimler..




Bir Albümde Sararmış Resimler..

Ne zaman eski evimizi hatırlasam önce kokusu gelir burnuma..
Gül kokar biraz,
Biraz hanım eli,
Biraz yasemen,
Ama en çok annem kokar,
En çok babam kokar,
Ne zaman eski evimizin bahçesini hatırlasam hoş bir seda yükselir o eski ahşap masanın etrafından..
Çayın sıcacık buğusuna düşer ikindi vakti kurabiye tadında bir zaman..
Küçük ayaklar koşturur sevinçle anneciğimin ’uslu durun’ sesine aldırmadan..
Begonyalar şarkı söyler usulca..
Odalarda annemin ayak sesleri..
Hüzün,gözyaşı,sabır,emek var,
Ama en çok ta Sevgi var bu evin temel taşında...
Mutfak annemi konuşur sessizce..
Mavi perdenin güller takıp saçlarına güneşe uzatır ellerini narince..
Bahara açmalı hep kapıları kızım,hava girmeli odalara,bahar kokmalı’..

Bazen dertleşirdi benimle ’ahh kızım hiç bir şeyin değeri bilinmiyor’diye başlardı sözleri..
Anlamaya çalışırdım hiç yaşamadıklarımı...
Gözyaşlarına dokunurdu küçücük ellerim..

Ahh anneciğim büyüyünce anlıyormuş insan..
İçinde yaşadığın her an senden uzaklaştıkça..
Geçmişten bir sayfa akınca usulca zamana anlıyormuş,
İşte o an; bir mutluluk sarar yüreğini sıcacık ve özlemler ardına takılıp yürür.

Neden yaşadığımız anların değerini anılara düşünce anlıyoruz diye defalarca sordum kendime..
Neden anın değerini bilmiyoruz?
Hep bir yerlere yetişme telaşı mı?
Neden ’ne güzeldi o günler’diye başlıyor cümleler bizden uzaklaştıkça zaman..
Hayat bir merdiven gibi kızım’derdin..
Çıktıkça ayakların ağırlaşır..Çıktıkça nefesin daralır..Çıktıkça bedenin yorulur ama yüreğin güçlenir...
Duramazsın,durmamalısın...
Durmak mı lazım acaba anne?
Arada kısa molalar vermek mi?
Durup birazda bakmak mı lazım kaçırdıklarımıza? ..
Anlamadım annem anlayamadım..

Dün o eski sandığını açtım korkarak hani anılarımız ellerimizden uçuverecekmiş gibi..
Senin el izlerine dokundum ellerim titreyerek..
Bahar kokuyordu annem..Sen kokuyordun..
Bir albümde sararmış resimler..
Ucu yıpranmış bir mektup babamdan kalma..
Babamın resimleri vardı bahçemizde fidan dikerken..
Sesi geldi kulağıma ’Güneşten ve sudan önce sevgi vereceksin kızım’ derdi.. Hiç bir şey sevgisiz olmaz...

Şimdi o ağaçlar boynunu bükmüş,yılların yorgunluğu var dallarında..
Bahçede hüzünün rengi
Tahta masa yalnızlığın şarkısını söylüyor istemsiz.

Ne zaman eski evimize gitsem bir yanım kalır terkedilmiş bahçede...
Bir yanım kalır soğuk ve yalnız odalarda..
Bir yanım kalır dar sokakların sonunda bıraktığım anılarda.....

03/03/2009
Tomris Meteoğlu 

KIZGIN ÇÖL YÜREĞİM




KIZGIN ÇÖL YÜREĞİM


İnsan kendini feda ediyor..Tüm kurallarını ve bildiklerini yok sayıyor..
Doğuyorsun güneş gibi hayatıma...Bırak tadını alayım biraz,içime işle..
Batarken beni de batırıyorsun..Bırak son demine kadar yaşayayım yok olmayı..
Hiçbir anlamı yok bu tarifsiz saçmalıkların..
Sol yanım kızgın bir çöl artık...Paramparça oldu yüreğim..!